Annenin Bağışıklı Sistemi “Ağabey Etkisini” Mi Ortaya Çıkartıyor?

Brock Üniversitesi araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen ve sonuçları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bir makale ile duyurulan çalışmada, erkek bireylerin cinsel yönelimlerinin ana rahminde belirlenebildiğini destekleyici nitelikte bulgular elde edildi. Şöyle ki, erkek bebeği taşıyan rahim, daha önce ne kadar fazla sayıda erkek bebek taşımışsa, annenin bağışıklık tepkilerine bağlı olarak, bebeğin eşcinsel olma olasılığı o kadar artabiliyor. Eşcinsel erkeklerin anneleri ile yapılan bu ilk laboratuvar araştırmasında, “ağabey etkisi“ne ilişkin veri içeren ve yirmi yıldan fazla süre ile tutulmuş kayıtlar temel alındı. Bu kayıtlara göre, bir erkeğin annesinin önceden dünyaya getirdiği erkek bebek sayısı, sonradan doğan erkek bebeklerin eşcinsellik eğilimi üzerinde etkili olabiliyor.

Bebeğin sahip olduğu abla sayısının (yani annenin daha önce taşıdığı kız bebek sayısının) ise oğlanların cinsel yönelimi üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Brock Sağlık Bilimleri’nden proje lideri Prof. Tony Bogaert, yaptıkları çalışmadan elde edilen sonuçların son derece önemli olduğunu belirtiyor. “Ağabey etkisi”nin kökeninde yatan biyolojik nedenlerin tam olarak anlaşılmasının, eşcinsel erkeklerin cinsel yönelimlerinin biyolojik, yani doğal bir temele dayalı olabildiğini ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Uluslararası çapta saygın bir insan cinselliği uzmanı olan Bogaert, çalışmayı en az iki nedenle çığır açıcı olarak niteliyor: Daha önceki bazı çalışmalar tarafından da ileri sürülmüş olan “genlerin eşcinselliği bütünüyle açıklamadığı” sonucunu destekliyor. Genetik ve hormonal etkenler ile birlikte bağışıklık ile ilgili etkenlerin de, cinsel yönelim üzerindeki olası biyolojik etkiler olarak düşünülmesi gerektiğine işaret ediyor.

Bogaert, “ağabey etkisi”nin yirmi yıl önceki keşfinden bu yana, çok sayıda çalışmanın sonucu yinelediğini ve bu çalışmalar arasında kültürler-arası olanların da mevcut olduğunu belirtiyor. Bu etkinin biyolojik kökenlerini anlamak adına doğum öncesi etkenleri incelemeye karar veren Bogaert, psikologlar ve bağışıklık bilimcilerden oluşan bir ekiple, erkek bebek taşımamış olan 16 kadın, eşcinsel oğlu olan 72 kadın, ağabeyi olmayan eşcinsel oğlu olan 31 kadın, ağabeyi olan eşcinsel oğlu olan 23 kadını ve kontrol grubu olarak 12 erkeği araştırmaya dahil etti. Kadınların, sadece erkeklerde bulunan ve erkek fetüslerin beyinlerinde de üretilen iki proteine (PCDH11Y ve NLGN4Y’nin iki türüne) karşı antikor tepkileri ölçüldü.

Ekip, eşcinsel erkeklerin annelerinin, özellikle ağabeyi olan eşcinsellerin annelerinin, NLGN4Y’nin her iki biçimine karşı, kontrol örneklerinden önemli ölçüde daha yüksek antikor düzeyine sahip olduğunu saptadı.

“Görünüşe bakılırsa, bazı kadınlar ilk kez erkek bebek taşırlarken ya da o erkek bebeği dünyaya getirmelerinin hemen ardından, bu yabancı maddeyi (NLGN4Y proteinini) algılamaya ve bir bağışıklık tepkisi geliştirmeye başlıyor. Daha sonraki bir zamanda yine erkek bebek taşıyacak olurlarsa, yüksek düzeyde var olan antikorlar doğrudan bu maddeye yönelerek, rahimdeki bebeğin beyin gelişimi üzerinde değişime neden olabiliyor,” diye açıklıyor Bogaert. Bu da, “ağabey etkisi”nin kökeninde, bağışıklık sistemi ile ilgili söz konusu durumun yattığını doğruluyor.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: Çalışma, eğer ortada bir “ağabey etkisi” var ise bunun kökenindeki biyolojik mekanizmayı açıklıyor. Fakat bir ya da daha fazla sayıda ağabeye sahip olmak, her zaman “ağabey etkisi”ne (annede bağışıklık tepkisine) yol açacak diye bir şey yok.

Bu yazının kaynağı: http:// www.pnas.org/content/early/2017/12/05/1705895114

Beğen
Beğen Aşık Oldum Haha Vay Canına Üzgünüm Kızgınım

CEVAP VER