Diyabet hastalarının diyabetik ayak yaraları tedavi edilmediğinde uzuv kayıplarına (ampütasyona) kadar giden ciddi sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.
Diyabet halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı olarak da bilinmektedir. Regüle edilemeyen şeker seviyeleri ayaklarda;
Dünyada bugün yaklaşık 350 milyon kişinin diyabet yani şeker hastalığına yakalandığı belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1980 yılında yayınladığı ilk küresel rapordan günümüze kadar diyabet görülme sıklığı 4 kat arttığı belirtilirken bu dramatik artışın arkasında fazla kilolu olmanın ve obezitenin yükselmesi nedeniyle Tip 2 diyabetin artmasından kaynaklandığı açıklanıyor.
Diyabetik ayak yaraları, kontrol altına alınamayan düzensiz şeker seviyelerine bağlı olarak gelişen özellikle ayak damarlarındaki dolaşım bozukluğu, diz altı atar damarlarındaki daralma ya da tıkanma gibi damar hastalıkları sonucu dokunun yeteri kadar oksjenlenmemesi ve beslenememesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bunu etkileyen diğer faktörler ise, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon veya sigara olabilir.
Hastanın ayak ve bacak damarlarında daralma ve tıkanma gibi dolaşım bozuklukları söz konusu olduğunda vücudun en uç bölgesindeki ayaklara yeteri kadar oksijen ve dokuları besleyen besin ögeleri ulaşamaz. Bu durumda dokular ölmeye hatta hastanın ayak ve bacaklarında kangren sorununu ortaya çıkarabilmektedir. Ayrıca dolaşım bozukluğuna bağlı olarak hastada diyabetik ayak yarası dediğimiz yaralarında çıkmasına sebep olabilmektedir.
Tıkalı olan damarlardan dolayı, var olan yaradaki enfeksiyonu tedavi etmek için verilen antibiyotiklerin dokulara istenilen oranda ulaşmaması söz konusu olmaktadır.
Tıkalı damarlar nedeniyle hastanın enfeksiyon tedavisi uzayabilir. Kronik ayak yarasının tedavi sürecinde sorunlar ve zorluklar ortaya çıkabilir.
Tedavisiz ve kontrolsüz diyabette bacak ve ayaklardaki sinir kaynaklı problemler hastanın ağrı, sıcaklık ve dokunma hissinde azalmaya neden olur. Nöropatiye bağlı olarak his kaybından dolayı ayaklara batabilen çivi, iğne gibi yabancı cisimlerin ağrısının hissedilmemesi yaranın geç farkedilmesine neden olmaktadır. Bu tür farkına varılamayan yaralanmalarda diyabetik ayak yarası enfeksiyonuna zemin hazırlar ve oluşan yaralar ilerleyebilmektedir. Ayaklarının üşüdüğünden yakınan ve ısınmak için ayaklarını soba ve kalorifere yaklaştıran diyabet hastalarında da yanık ortaya çıkabilmektedir. Tırnak batmaları ağrı vermediği için, hasta enfeksiyon oluşup ayağı şiştiğinde ancak bu durumun farkına varmaktadır.
Uzman eşliğinde yapılmayan ayak bakımları, tırnak kesimi veya törpülenme esnasından cilt de oluşan tahribatlar bile diyabetik ayak yarasının başlamasına neden olabilir.
Diyabetik ayak yaraları iyileşme süresi uzadıkça enfeksiyon kontrolü aştına alınması zorlaşabilir. Bu durumda enfeksiyonun kana karışmaıyla birlikte sepsis dediğmiz durum dahi gelişebilir. Bu durum haastanın kaybına kadar gidebilecek tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabildiği gibi baen dokudaki enfeksiyonun ilerleyerek ayak kemklerine kadar işlemesi uzuv kaybına neden olabilir. Uzun süre kontrol altına alınamayan enfeksiyon antibiyotik kullaım sürecini uzatacağı için hastanın böbreklerini de sıkıntıya sokabilir.
Diyabetik ayak yaraları hiçbir sağlık çalışanı ya da birimin tek başına tedavi edebileceği basit bir olay değildir. BİR EKİP İŞİDİR. Yara tedavi protokolü kişiye ve hastaya göre farklılık göstermektedir ve varolan ayak yarasına uygun yara bakım örtüleri pansumanı yapılır. Burda kullanacağımız bir sürü yöntem mevcuttur, ultrasonik tedaviler yapılabilir. Diyabet hastalarındaki düzensiz şeker seviyesi yaraların iyileşmesi için gereken epidermal büyüme faktörünün salgılanmasını engellemektedir gerekirse yaranın iyileşmesi için bu içerikler dışardan yaraya verilebilir hatta KÖK hücre bile uygulanarak yara iyileşmesi sağlanabilir.
Diyabetik ayak yaraları multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Hastanın diyabet yada endokrin birimi tarafından şekerleri düzene sokulmalı, venöz ve arteriyal doblerleri çekilmeli gerekirse anjiyo planlanmalı ve bir damar problemi var ise bu cerrahi yolla yada günümüzde ilerlemiş tıbbın kolaylıklarından yararlanarak girişimsel radyoloji ekiplerince uygulanan özel yöntemlerele damarlar açılmalı, hastanın beslenmesi düzenlenmeli.
Enfeksiyon birimince dokuda yada kemikte tesbit edilen bir enfeksiyon var ise uygun antibiyotik tedavisi düzenlenmeli. Plastik Cerrahi birimince enfekte ve ölmüş dokular var ise bunlar cerrahi yada var olan özellikli cihazlarlarla yara bölgesinden uzaklaştırılmalı. Tüm bu tedavi süreci uygulanmasına rağmen bütün yollar denenmiş ve sonuç alınamamış ise kesilme kararı alınmalı. Günümüz şartlarında yara tedavisinin sahip olduğu modern tedavi yöntemleri ile erken teşhis edilmiş bir diyabetik ayak yarasında amtüsyonları önlemek yüksek oranda münkündür.
Ampütasyon kararlarını mümkün olduğu kadar almamalı ya da önlemeliyiz çünkü bu hastalarda ilk 5 yıl içinde ikinci kez ampütasyon yapılma olasılığı %50 ve ampütasyon yapılmış hastaların yine %50’sinde yaşam süresi ortalama 5 yıl kısalmaktadır.
Genellikle diyabetik enfeksiyonlarda kültür ve antibiyogram öncesi ampirik antibiyotik tedavisi verilir. Yüzeyel ve hafif enfeksiyonlar için aerobik Gram (+) kokları (stafilokok ve streptokok) kapsayacak dar spektrumlu antibiyotikler tercih edilir. Gangrenli, iskemik, kötü kokulu yaralarda Gram (–)’ler ve anaeroblar eklenmiş olabileceğinden bunlara yönelik antibiyotik kullanılmalıdır. Genel olarak diyabetik ayak ülserli hastaların %40-60’ı antibiyotik tedavisi görmektedir.
Bir yıldır mevcut Tip 1 diyabet hastalığı nedeniyle takip edilmekte olan ve başka bir merkezde dizaltı amputasyon kararı alınan 47 yaşında erkek hasta sol ayak 2., 3., 4. ve 5. parmakları içeren nekrotizan enfeksiyon ile polikliniğimize başvurdu. (Resim 1-3)
Yapılan tetkikler sonucunda hastaya hastanemiz KVC kliniği tarafından safen ven grefti ile sol alt ekstremite by-pass cerrahisi uygulandı. Sonrasında hastaya sırasıyla parmak amputasyonları, negatif basınç sistemi, epidermal büyüme faktörü ve modern yara bakımı ürünleri ile takip uygulandı. 6 ay içerisinde uzuv korunarak tam iyileşme sağlandı.
DM, Arter hastalığı ve kolesterolü olan hasta, 14 aydır varolan yarası ile farklı dış merkezlerde yara tedavisi görmesine rağmen sonuç alamadığı için merkezimize başvurmuştur. Herhangi bir ürün kullanılmadan sadece EGF (Büyüme Hormonu) kullanarak yara 45 günde tamamen kapanmıştır.
69 yaşında, 10 yıldan daha uzun süre diyabet hastası olan erkek hasta, sol ayak dizaltı ampüte olmuş, hasta koltuk değnekleri ile yürüyor. Sağ ayak üzerinede de 7-8 aydır iyileşmeyen diyabetik ayak yarası mevcut. Hastamıza ultrasonik tedavi, negatif basınç ve büyüme hormonu uygulanarak 15 gün içinde hazır hake gelen yaraya cilt yaması yapıldı. 25. günde iyileşmesi sağlandı.
Halk arasında ‘büyüme hastalığı’ olarak bilinen Akromegali, ciltte et benlerinde ve benlerde artış, dudak, burun…
GEN, Jaguar Health Inc. ile önemli bir ortaklık ve iş birliği anlaşmasına imza attı. GEN,…
Yenilikçi tedaviler ve nadir çözümler sunan GEN, Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç şirketlerinden biri olarak…
Günümüzde küresel bir salgın olarak nitelendirilen obezitenin, irade eksikliği ile açıklanabilecek basit bir yapıda olmadığı,…
GEN, Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde kullanılması hedeflenen yenilikçi araştırma ilacı SUL-238'in sağlıklı gönüllülerle…
İnsan odaklı sağlık felsefesini benimseyen Humanis, 13. Altın Havan Ödülleri’nde nadir hastalıklardan biri olan Serebrotendinöz…