Güzel günler eskisi kadar sık gerçekleşmiyorsa, bakışları sizi ilk gün ki gibi heyecanlandırmıyorsa, tartışmalı günlerin sayısı tahammül edebileceğiniz sınırın üstüne çıkmaya başladıysa, “ayrılmalı mıyım?” sorusunu ufak ufak aklımıza getirmeye başlıyoruz hepimiz. Ayrılmalı mıyım, yoksa ilişkimi hala kurtarabilir miyim acaba?
Ayrılıktan konuşmadan önce filmi biraz daha geriye sarıp baştan başlamak istiyorum. Hepimiz değerleri olan varlıklarız. Bazı olguları diğerlerine oranla daha önemli buluyoruz. Şimdi size farklı kavramları vurgulayan 10 tane kelime saysam; sevgi, saygı, adalet, güven, özgürlük, sadakat, aile huzuru, maddi rahatlık, öz güven, sağlık; bunların hepsi hayatımızda bulunmasını istediğimiz kavramlardır. Ancak hayat şartları gereği mecbur kalsak, bunların içinden 3-4 tanesi sıyrılacak, diğerleri ise zorunlu bir durumda daha kolay vazgeçilebilir olacaktır. Hepimizin listesinde üst sırada olanlar ile vazgeçebildiklerimiz ise birbirimizinkinden farklı olacaktır. Kısacası önceliklerimiz farklı olacak. İşte bu öncelikler hayatımızın birçok alanında belirleyici rol oynarlar. Karar alışımızdan aşık oluşumuza, motive olma şeklimizden ayrılık kararımıza kadar…
İşte tam da bu noktada ilişkileri bitirme noktasında 2 farklı yaklaşımın çiftlerde gözlemlenebildiğini belirtmekte fayda görüyorum.
Eğer ikinci grupta iseniz; içinize bir nebze daha fazla su serpmek isterim, çünkü değerler değil, alışkanlık ve davranış kalıpları temelli problemleri çözmek adına günümüzde üzerinde çalışılan birçok yaklaşım, yayın, eğitim ve terapi mevcut. Ve bu yaklaşımların olumlu sonuçlar doğurduğuna dair bulgular da oldukça yüksek. Burada dikkat edilmesi gereken püf noktası; olumlu sonuçlar alabilmek için, çiftlerin zaman, emek ve enerji harcama konusunda istekli ve bu yatırımlarının ilişki için yeterli ve faydalı olacağına dair sabırlı ve ümitli olmaları.
Fakat birinci grupta yer alıyorsanız; burada işler biraz daha limitli bir hal alıyor diyebilirim. Çünkü biraz önce bahsi geçen değerlere saldırıldığı hissedilirse ve/veya bu değerlerin fazlasıyla karşıtı bir görüş-davranış ile karşılaşılırsa, taraflar ayrılmayı en doğru tercih olarak değerlendiriyor. Dolayısıyla bu konuda olumsuzluk yaşayan bir çifte müdahale alanı oldukça kısıtlı kalabiliyor veya bu konuda yardım almak, konu üzerinde paylaşımda bulunmak çiftler arasında gündeme bile gelmeden alternatif dışı kabul edilebiliyor.
İkinci grupta yer alan çiftler veya bireyler için kendini tanımak, partnerini tanımak, ilişkiyi ve tarafları geliştirmek adına eğitim, seans ve yayınlar oldukça ümit vadeden seçenekler iken birinci grupta yer alanlar için bu alternatifleri geç olmadan değerlendirip temelleri sağlama oturtmakta yarar olabileceği kanısındayım.
Bu noktada birinci gruba, olası olumsuzluklardan kaçınmak adına birkaç öneriyi listelemek isterim.
Halk arasında ‘büyüme hastalığı’ olarak bilinen Akromegali, ciltte et benlerinde ve benlerde artış, dudak, burun…
GEN, Jaguar Health Inc. ile önemli bir ortaklık ve iş birliği anlaşmasına imza attı. GEN,…
Yenilikçi tedaviler ve nadir çözümler sunan GEN, Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilaç şirketlerinden biri olarak…
Günümüzde küresel bir salgın olarak nitelendirilen obezitenin, irade eksikliği ile açıklanabilecek basit bir yapıda olmadığı,…
GEN, Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde kullanılması hedeflenen yenilikçi araştırma ilacı SUL-238'in sağlıklı gönüllülerle…
İnsan odaklı sağlık felsefesini benimseyen Humanis, 13. Altın Havan Ödülleri’nde nadir hastalıklardan biri olan Serebrotendinöz…